Her Şey Sermaye İçin

Bir çok insana göre dilencilere bakış açım benim daha değişik. Çünkü bana kalırsa dilenmek dünyanın en zor işlerinden biri. Yani “elin kolun var git çalış” diyoruz ya, çalışıyor aslında. Bir vicdan-ı sömürü sektörüne bağlı bir iş koludur dilencilik. Ve bu işte başarılı olan kişiler değişik taktikler uygular.
hastane raporu- ölümcül hasta
sakat numarası- ya da gerçekten sakat
bir şeyler satar gibi yapmak- ama satmamak

Bana kalırsa sevgilisiyle otururken zorla çiçek satmaya çalışan teyzelerdense dilenmek daha iyi. En azından para vermeyince beddua edip gidiyorlar. Ve abicim çiçekçiler genelde yanındaki sevgilin değilse geliyorlar. İnsana durduk yere kendi akrabasıyla ya da arkadaşıyla aşk başlatmaya çalışıyorlar. Ayıp yahu.
Bir keresinde kızlı erkekli bir masada oturuyoruz, çiçekçi geldi; sağımda bir kız solumda bir erkek var. Direk bana geldi ha, çünkü insanların gözlerinin içine bakarak konuşuyorum sürekli. Kadının gözünün içine gülümseyerek “yok ablacım burada herkes arkadaş” deyince daha da inat etti.
“Bak abim yanındakiyle nasıl da yakışmışsınız” diyor utanmadan. Dönüp Aysel’e baktım. 
“Ne diyorsun Aysel bu duruma alayım mı seni?” dedim. 
Aysel’in yüzü kıpkırmızı oldu. Çok sonradan öğrendim o dönem gerçekten benden hoşlanıyormuş Aysel. Nitekim şimdi evli bir çocuğu var. Keşke o gün alsaydım çiçeği Aysel’e. Benim çocuğum olabilirdi o çocuk. Onun yerine çiçekçiden kurtulmak için 
“Ablacım ben ibneyim sen beni es geç” dedim.
 Masada herkes kahkaha atıyor tabi. Çiçekci yalnız yaman çıkınca şöyle bir laf etti. 
“Ben zaten yanındakiyle yakışmışsın derken diğer abiyi kastetmiştim” dedi.
Hay babasının örekesi. Taktir ettim tabi. Mizah zeka işidir. Akıllı insanı severim. Soksun lafı gocunmam. Masada herkes şok. Hatta hep bir ağızdan uuuuuuuuu sesleri çıktı. Kadın bir karanfil parasına hepimize koydu orada lafı çekti gitti. Ben Murat’a döndüm baktım. Murat bozuldu tabi. 
“Üzülme be oğlum senin bedenin senin kararın Hollanda’ya giderik” dedim. Biz gülmeye devam ediyoruz tabi masada.

Neyse, Sefaköy Çınaryolu tır garajının oradan geçerseniz eğer tam ışıkların orada selpak satan bir çocuk var. Çocuk benim çocukluğumun kopyası. O yaşlarda ben parklarda su satardım o da selpak satıyor. Sermaya farklı ama amaç aynı: ev geçindirmek… Yapılan iyiliğin bahsi olmaz ama, her geçişimde eğer oradaysa çekerim arabayı sağa, direk yanıma gelir, ve farklı zmanlarda gittiğim için hiç tanımaz beni, selpağı uzatır, parayı veririm ama selpağı almam, her defasında da Allah Razı Olsun abi derken parayı tuttuğu eliyle parayı öper alnına koyar, sonra da cebine atar. Yok böyle bir tatlılık.
Dün selpağı almadım yine ondan, dedim ki 
-selpağı niye almıyorum sence
-ihtiyacın mı yok abi
-parayı niye veriyorum o zaman
-bilmem abi
-benim ki sermayeye katkı olsun diye. yanlış anlama yani. hadi kolay gelsin
-Allah razı olsun abi

06 08 2015 Sefaköy
Emrah Ateş
twitter: hikayeadami
instagram: hikayeadami

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Biliyorum Sana Giden Bütün Yollar Kapalı

Orhan Veli'nin ölümü ve mezarı

Dünyanın bilinen ilk şiiri