Bahardı...
Her sabah aynı güne uyanıyor insan. ama hayatın öylesine garip bir yol haritası var ki; nereye gideceğini bilmediğin halde, o kapıya ulaştırıyor yine de seni. Ve ertesi gün olduğunda, düne bakıp anca görebiliyorsun nerelerden geçtiğini. Çünkü yaşanmamış birşeyi tahmin edebilirsin ancak, o da doğru çıkmaz zaten. Ama olmuş olan öyle midir ? Bilirsin en azından ne olmuş ne bitmiş. İşte yine o aynı sabahların birinde uyandı çocuk. Camdan dışarı baktığında gökyüzünün nasıl bir karamsarlık içerisinde olduğunu gördü. Dışarda bir kasvet, bir matem havası. Kaldırımların üstüne gölgeler çökmüş. Yere atılan izmarit bile yolun ortasında değil sinmiş bir köşeye. Sanki babası öldüğünden beri ağlayamamış, ama her an fırsatını bulsa gözyaşlarını koyverecek biri gibiydi bulutlar. Öylesine kara, öylesine acı... Bahar gelmemişti bir türlü kente. Ama kışta gitmişti. Mevsim beşinci bir mevsim oluvermişti adeta. Kısa kolla çıksan olmaz, kazak giysen olmaz dediğin havalar vardır ya onlardan biriydi işte