Kayıtlar

Mart, 2013 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Bahardı...

Her sabah aynı güne uyanıyor insan. ama hayatın öylesine garip bir yol haritası var ki; nereye gideceğini bilmediğin halde, o kapıya ulaştırıyor yine de seni. Ve ertesi gün olduğunda, düne bakıp anca görebiliyorsun nerelerden geçtiğini. Çünkü yaşanmamış birşeyi tahmin edebilirsin ancak, o da doğru çıkmaz zaten. Ama olmuş olan öyle midir ? Bilirsin en azından ne olmuş ne bitmiş. İşte yine o aynı sabahların birinde uyandı çocuk. Camdan dışarı baktığında gökyüzünün nasıl bir karamsarlık içerisinde olduğunu gördü. Dışarda bir kasvet, bir matem havası. Kaldırımların üstüne gölgeler çökmüş. Yere atılan izmarit bile yolun ortasında değil sinmiş bir köşeye. Sanki babası öldüğünden beri ağlayamamış, ama her an fırsatını bulsa gözyaşlarını koyverecek biri gibiydi bulutlar. Öylesine kara, öylesine acı... Bahar gelmemişti bir türlü kente. Ama kışta gitmişti. Mevsim beşinci bir mevsim oluvermişti adeta. Kısa kolla çıksan olmaz, kazak giysen olmaz dediğin havalar vardır ya onlardan biriydi işte

Cemal Abi'ye Açık Mektup

Resim
Sevgili Cemal Abi Ben doğmadan tam 7 ay önce ölmüşsün. Annem bana hamileyken ve okuma yazma bilmediği için senin şiirlerini okuyamamışken, babam anneme hiç şiir okumamışken üstelik, ölmüşsün.  Hiç bilmedin tabi,  tanımadığın bir kadının karnındaki o bebeğin, bir gün sevdiği kadınları senin şiirlerinle seveceğini. Öldüğüne üzülmüyorum. Senin devrin, senin arkadaşların hepsi güzel adamlardı. Yanındadırlar. Yaşıyor olsaydın  şimdi, instagram şairleri ile falan yarıştırmaya kalkarlardı seni. Ne gerek var? Orada Ahmet Kaya sazını çalarken, Sen Edip Cansever ile oturup, masaya geç kalan Orhan Veli’’yi ”acaba yine hangi huriye aşık oldu bu” diye çekiştiriyorsundur. -Yani umarım öyledir- Ben Şair olamadım. Estağfirullah! Bize anca ilk harfi olmak düşer. Benim elimden tek gelen rakı içerken bardağı havaya kaldırıp ”Tek y’li Süreya’ya” demektir. İnsanlara soy adını öğretiyorum elimden geldiğince. Hah bu arada, istediğin gibi ölmediğin için kusurumuza bakma. Bu dünyada zate

Akif Abi'nin Desert Rose ile İmtihanı

Resim
Bazı şarkıların anısı çoktur insan bünyesinde. Hele ki ergenlik zamanlarında o kadar şekilden şekile girersin ki, kendi kişiliğinle bile uyuşmayan şarkılar dinlersin. Yoksa insanın İsmail Yk dinlemesinin başka bir açıklaması olamaz… Eskiden çıktığım tüm kızlara ”desert rose” şarkısını armağan eder dururdum. Bilirsiniz Sting’in leziz bir şarkısıdır. O dönem aslında yaptığım en büyük hata bu şarkıyı herkese armağan etmemdi. Herkes dediğim de kimle konuşsak işte. Kime gözümüz değse, bir merhaba etsek aşık olduğumuz, sokağın başında, balkonun altında, çöp konteynerinin önünde beklediğimiz günlerdi. Ama siz benim gibi yapmayın. Her kıza farklı şarkı armağan etmelisiniz.Hayatınıza giren herkesin farklı bir anısı olsun sizde. Yoksa gecenin bir vakti gizli bir numaradan biri sana desert rose dinletirse düşünür durursun; ”lan Ayşe miydi arayan yoksa Fatma mı diye Desert Rose’yi neden dinliyordum ? Tamam ingilizceden zerre anlamam ve zaman için de sıkı bir Sting fanatiği olmuş olabil

Mecazen Büyümek

Resim
Meğerse hep kandırıldık; Bize çok geç öğrettiler ‘’mecaz’’ın anlamını, hep ağlatıldık. Öyle mecazen de değil; bildiğin gözyaşı, hem de en tuzlusundan. Evet ağlatıldık; Çünkü hiçbir şeyin adını düzgün koymadılar. Şimdi benim kurşun kalem tutan elimi kırsalar, kurşun atan elin tuttuğu elle bir midir? İyi ile kötüyü bir isimde toplamışlardı, mecazı bilmiyorduk kandırıldık.. Tükenmez kalem dediler büyük bir coşkuyla aldık. İçimizdeki binlerce sevinci nede olsa yarı yolda bırakmaz diye kalem, yazdık, yazdık, yazdık... Sonra bir baktık, hikayenin en güzel yerinde bitti kalem, ağladık. Evet kandırıldık; Göz göre göre onlarca umudu bağlattılar bir kalemin mürekkebine, aldatıldık. Sonra sevdik; Hem de öyle böyle değil; Kuran’a el bastık, yeminler ettik,çığlıklar attık, şiirler yazdık. Bir şarkı tutturduk dilimizde; sevdik sevdalandık kör düğümle bağlandık. Sevişmeyi denedik. İnandık. Hem de bütün kalbimizle. İçimizdeki bütün sevgi ve ihtirası birbirine karıştırarak, bütün hayatı bi

Pornografi Çılgınlığı

Resim
Özellikle son yıllarda yaşanan büyük bir sorunumuz var;   Ben artık evde televizyonu açmaya korkar oldum.Hatta internette bile dolaşmak istemiyorum. Klip izlemek istemiyorum. Bahis sitelerinde kupon yapmak istemiyorum. Duraklardaki bilboardlara bakmak istemiyorum. Gazeteyi açmak istemiyorum.  Çünkü sözleri duygusal olan bir şarkının klibini açtığımda tek gördüğüm çıplak, sevişen ya da erotik hareket yapan insanlar. Klipler pornografik, reklamlar pornografik. Yakında marketten çikolata almak için bile beli bir güzellikte olmak zorunda kalmazsak iyidir. Sırf bu yüzden artık kimse kimseyi, hatta kimse kendisini beğenmemeye başladı. Herkes tek tip güzellikte, tek tip vücutta olmaya çalışıyor. Son beş senedir açılan spor salonlarının sayısına bir bakın. Hiçbiri de sağlık için değildir. Boşanma artışlarındaki nedenlere bakın, çoğunun sorunları çok büyük değildir. Kafamı çevirdiğim her yerde izlediğim her şeyde kadın veya erkek bedenlerinin teşhirini görmekten sıkıldım. Cips reklam

-Bir Güzel Hoca(ydı)

Resim
Halil Serkan Öz’ü bilmeyeniniz var mı? Vardır elbet. Anlatayım. Niye mi? Çünkü hepimizin, büyük kahramanların gölgesinden geçtiğimizi bilmeye ihtiyacı var. Serkan Hoca, Yalova Termal Fen Lisesi’nde matematik öğretmeniydi. “Öğretmeniydi” diyorum, öldü çünkü! Kış mevsiminin bir kenara çekilip yerini çiçeklere bırakacağı zamandı. Nisan ayıydı… Öldüğünü birdenbire duyunca yüreğinize oturdu değil mi? Ölüm işte böyle acı bir şeydir; okurken bile insanın etine iğne batırır. İnsan, işte bu yüzden kendi vicdanı ile hesaplaşmasını ölümler üzerinden yapar. Halil Serkan Öz Tubitak ödüllü bir öğretmendi. Öğrencileriyle çok iyi anlaşan; güleç yüzlü ve eğitimin yalnızca müfredat denen dayatılmış kurallara bağlı olmadığını bilen ve bunu hayatında uygulayan bir öğretmen(di) geçmiş zaman ölümle sonuçlanınca, kip’ler; taşa dönüşüyor sanki.. Yalova Valisi, okul teftişine gittiğinde Serkan Hoca’nın kılık kıyafetiyle alakalı azarlamış öğrencilerinin önünde. Bakın belki bunda ne var diyeceksiniz.