Kayıtlar

Ocak, 2013 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Yaşadığım En İlginç Deneyim Karanlık'ta Yemek ve Karanlık İşler

Resim
Uzun zamandır yapmak istediğim bir etkinliği Kıbrıs'tan gelen arkadaşım sayesinde gerçekleştirdim. Şimdi olayı daha kolay anlamanız için size ilk önce çok basit bir örnek vereyim. İlla ki izlediğiniz yabancı filmlerde, bilhassa romantik aşk filmlerinde görmüşsünüzdür; çiftler kapkaranlık bir odada birbirini hiç görmeden yemek yer, dans eder v.s. Onlara da gözlerinde gece görüş dürbünlü garsonlar hizmet eder. İşte bu aktivite İstanbul'un tam göbeğinde Galata' da yapılıyor. Galata kulesinin tam karşı sokağında '' karanlıkta yemek'' diye kocaman bir tabelası var. Herhangi bir gün oraya gidip Nuri Bey'den bilgi alabilir, bilgi alırken de ikram ettiği şaraptan içebilirsiniz. Lütfen iyi niyeti suistimal etmeyelim beleş şarap içmeye gitmeyelim :) Geçen gün gittiğim hayatımdaki en ilginç deneyimlerden biriydi karanlıkta yemek. Bu organizasyonda her hafta farklı bir konu işlenir. Örneğin geçenlerde 65 tane müzisyen birbirini hiç görmeden şarkı

Çemberimde Gül Oya

Sultan Makamı- Yeditepe İstanbul'dan sonra yeni baştan izlemeye başladığım diğer dizi de Çemberimde Gül Oya... Bu dizilerin kıymetini bilmek lazım.  Zaten Türkiye de kaç tane düzgün dizi yapıldı ki? Arada bir holivud dizilerini bir tarafa bırakıp bu ca'anım dizileri de izlemeli. Bende buradan her zaman ki gibi  paylaşacağım bir şeyler.  -Büyünce ne olucaksın -Bilmem -Okumaya devam et. Belki sen de güzel hikayeler anlatırsın insanlara. Bu günleri anlatırsın.. -Ama bu çok zor, ya unutursam? Çocukken yaşadıklarını hiçbir zaman unutmazsın. Çünkü hafızanın en temiz, en güçlü, o lduğu zamanlardır çocukluk... Büyüyünce bu günleri unutma! Kitapların yakıldığı, insanların fikirleriyle suçlandığı, bu günleri unutma.. unutma ki; anlatabilesin insanlara... Türkiye'yi sevmeyi anlat birilerine Birileri bunu hep yanlış anladı Ben gideyim.  Şimdi malum polis falan gelir ifade için.  B ugünlerde hapse girmek o kadar kolay ki, yeşil bir parka giymen yeterli

Nazım Hikmet 111 Yaşında - Blogum Seslendi-

Resim
Müzik Erkan Oğur- Fuad Albümünden- Dönüş Yolu Sürç-i Lisan Eylediysem Affola Bugün pazar. Bugün beni ilk defa güneşe çıkardılar. Ve ömrümde ilk defa gökyüzünün bu kadar benden uzak bu kadar mavi bu kadar geniş olduğuna şaşarak kımıldamadna durdum. Sonra saygıyla toprağa oturdum, dayadım sırtımı duvara. Bu anda ne düşmek dalgalara, bu anda ne kavga,ne hürriyet, ne karım. Toprak, güneş ve ben Bahtiyarım…

İçimden filmler geçiyor -Balat-

Resim
Dün sevdiğim bir abimin, ''gel rakı aldım içelim'' demesiyle o çek sevdiğim İstanbul'un en güzel yerlerinden birine gittim; Balat... Orada oturuyor bizim ahbap. Gece onda kaldım rakı içtik, o ben ve annesi... Trt müzik tam bir meyhane kanalına dönmüş. Yeni rakı sponsor olmalı o kanala. Hüseyin Turan, Emel Sayın, Trt sanatçıları derken epey güzel bir gece oldu benim için. Sonra sabah Elmas Teyze'nin kızarmış ekmek kokusu ve mahalledeki veletlerin,'' hazır yağmur yok çift kale maç yapalım'' gürültüsüyle uyandım. Kalan son adamın hangi takımda kalacağını hesaplamak için demoktatik yolu seçen afacanlar tekerlemeye başlamıştı; enene minene koyim nenene nenen pekmez kaynatmış deden... neyse devamını getirmeyeyim :) Kahvaltıdan sonra attım kendimi dışarıya. O soğuk sitelerin paralı insanlarının fotoğraf makinesini kaptıkları gibi mahelle sıcaklığını çekmeye çalışmalarına gülümsedim biraz. Düşündüm kim daha şanslıydı. Fotoğrafı yakalayan mı

Cemal Süreya Şiiri -blogum seslendi -

Resim
Sevgilim ben şimdi büyük bir kentte seni   düşünmekteyim    Elimde uçuk bir mavi kalem cebimde iki   paket sigara    Hayatımız geçiyor gözlerimin önünden    Çıkıp gitmelerimiz,su   içmelerimiz,öpüştüklerimiz   "Ağlarım akıma geldikçe gülüştüklerimiz"   Çiçekler,çiçekler.su verdim bu sabah   çiçeklere   O gülün yüzün gülmüyor sensiz   O köklensin diye penerede suya koyduğun   devebatanı    Hepten hüzünlü bu günlerde   Gür ve çoşkun bir gün ışığı dadanmış   pencereye   masada tabaklar neşesiz ,koridor ıssız    Banyoda havlular yalnız    Mutfak dersen derbeder ve pis    Çiti orda duruyor,ekmek kutusu boş    vantilatör soluksuz, halılar tozlu    Giysilerim gardolapta ve şurda burda    Memo'nun oyuncak sepeti uykularda    Mavi gece lambası hevessiz    Kapı diyor ki açın beni kapayın beni   Perdeler gömlek değiştiren yılanlar gibi    Radyo desen sessiz    tabure sandelyelerden çekiniyor    Küçük oda karanlık ve ıssız   Herşey seni bekliyor her şey gelmeni    İçeri girm

Aslında olması gereken

Resim

Sinemada yapmayın şöyle!

Resim
Bugün  Tolga  ile tüm doğa şartlarını görmezden gelerek Cem Yılmaz'ın yeni stand up show-ı sinemasını izlemeye gittik. Malum hava soğuk, son zamanlarda işsizim falan epey bir canım sıkılmıştı. Allah'tan acaba izlediğimiz şey iyi mi olur kötü mü olur düşüncemiz yoktu. Çünkü CemYılmaz yahu bu tabi ki iyidir diye düşünüyordum. Haklı da çıktım. Bilet parasını sonuna kadar haketmiş Helal olsun. Hafta içi gündüz olduğu halde kuyruk vardı gişede.Adam uyanık abi ne gidicem dedi tek tek para toplucam. Yaptı gösterisini verdi sinema salonlarına yeni bir akım başlattı. Ben çok beğendim umarım bokunu çıkarmaz kimse. Bir de Bakırköy hep böyle kal olur mu ? Böyle sakin, az kalabalık iyiydin ya. Ama Cem Yılmaz'a gülerken bir yandan da milleti süzdüm biraz ve yine o görüntülerle karşılaştım sinemada Bknz; Yahu bir kere bu kadar sessiz olunması gereken bir ortamda neden en çok gürültü çıkaran yiyecek tüketiliyor. Patlamış Mısırdan bahsediyorum evet! Hart hurt hart hurt dibimde.

Don Kişot'ın ölümü- Blog'um Seslendi

( Arkadaşlar merhaba. Artık Ben de blogum seslendi kampanyasına destek vermek amacıyla elimden geldiğince seslendireceğim. ) Gündüzün en işlek caddelerinden birinde, hayata bakıyorum şimdi. Vitrinlerdeki indirim yazısını ne zamandır benim hayatım için bir önemi olmadığını düşünüyorum. Tabi neden bu kadar saçma şeyler düşündüğümü de düşünüyorum ama o konuya sonra da gelebiiriz. İnsan hayalleri olmadan yaşar mı? Bu sorunun cevabı en güzel romanlarda saklı aslında. Bilincimiz yerine geldiğinden beri uzun ve kısa vadeli hayaller kurup duruyoruz. Çocukken bir gofretin hayali, ergenlikte yaşanılacak sevişmenin hayali, sonra para kazanma hayali, okuma hayali, iyi bir meslek sahibi olma hayali, iyi bir hayat kurma hayali, çocuk hayali... Neden uzun zamandır hayal kurmadığımı düşünüyorum bu aralar. Neden hep böyle (u)umutsuz olduğumu. Hatta blogun adını bile değiştirmeyi düşünüyorum sırf hayatımda bir değişiklik olsun diye. Ne bileyim ''fakir edebiyatı'' falan mı yapsam diy

Cam parçası

Aslında kimi zaman yalın ayak koşacak kadar çok seviyorum hayatı. Kaldırımı hissedeyim diyorum. Soğuk mu yoksa sıcak mı? Yoksa adını nerden aldığını hala kestiremediğim o garip kelime; ılık m ? Yürüyorum sonra, yürüyorum, yürüyorum... Yürümelerim zaten hiç bitmiyor benim. Sonra yerde ki bir cam parçası ayağıma batınca bütün işler değişiyor. Oysa ki çöpçüler görevini yapmış ve geceden temizlemişti yolları. yine de biri geliyor, sırf birileri acı çeksin diye atıyor işte o camı yere. Ne zaman ki artık her şeyin yoluna gireceğini düşünen biri, -ya da onu geçelim- ne zaman ki hiç bir şeyin yoluna girmemesinden bıkmış biri o cam'a basıyor, işte her şey yine kan kırmızı oluyor. üstadım insanın gerçeği görmesi için illa ki acı mı çekmesi gerekiyor ?