Kayıtlar

Ağustos, 2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Turgut Uyar- Geyikli Gece

Resim
                                                ''Bize bu saatten sonra anca Turgut Uyar'' Halbuki korkulacak hiç bir şey yoktu ortalıkta Her şey naylondandı o kadar Ve ölünce beş on bin birden ölüyorduk güneşe karşı. Ama geyikli geceyi bulmadan önce Hepimiz çocuklar gibi korkuyorduk Geyikli geceyi hep bilmelisiniz Yeşil ve yabani uzak ormanlarda Güneşin asfalt sonlarında batmasıyla ağırdan Hepimizi vakitten kurtaracak Bir yandan toprağı sürdük Bir yandan kaybolduk Gladyatörlerden ve dişlilerden Ve büyük şehirlerden Gizleyerek yahut döğüşerek Geyikli geceyi kurtardık Evet kimsesizdik ama umudumuz vardı Üç ev görsek bir şehir sanıyorduk Üç güvercin görsek Meksika geliyordu aklımıza Caddelerde gezmekten hoşlanıyorduk akşamları Kadınların kocalarını aramasını seviyorduk Sonra şarap içiyorduk kırmızı yahut beyaz Bilir bilmez geyikli gece yüzünden "Geyikli gecenin arkası ağaç Ayağının suya değdiği yerde bir gökyüzü Çatal boynuzlarında so

Büyümek cesaret ister

Çocukluğumuzdan beri gittiğimiz bir park var. Gerçi eskisi kadar gitmiyoruz artık ama hala yıkılmadı duruyor öyle bizim mahallede. Sonra o parkın tam ortasında, hep top oynamak için kullandığımız bir alanın yanında Atatürk büstü var. Ama önce bir duvar, heykelde onun üstünde. Küçükken tırmanabildiğim en yüksek yer orasıydı. Sonra bir gün babam öldüğünde yine kendimi oraya tırmanırken buldum. Ulan babam ölmüş, ortalık kıyamet, ben koşa koşa evden kaçmışım. Korku insana böyle tuhaf şeyler yaptırır işte. Sanırım o yükseklik beni güvende hissettiriyordu. Gerçi tüm arkadaşlarım atlardı oradan ben hiç atlayamazdım. Yakın zamana dönelim. Geçen hafta iki üç arkadaş oturmuş çekirdek çitleyip çocukluğumuzdan dem vururken, o büstten atlayamamam geldi aklıma. Sonra dedim ki; '' tolga al eline makinayı, büyümek cesaret ister'' Lan iyi böyle afilli konuşuyorum da ne halt edicem değil mi? Bir hışımla tırmandım heykelin yanına. Oradan aşağıya bakarken, ulan diyorum kısacık

Melemenimi yedim vurun beni!

Resim
mevziye yürüttüğüm domates peynirleri taşırken Askerde iken bir komutanım vardı. Önceki yazılarımda bahsetmiştim; askerde aldığım bir ceza yüzünden yazdığım şeyler hala takip ediliyor. O yüzden komutanın adını vermeyeceğim. Neyse, bu komutan Hakkari de ve bir  çok terör bölgesinde görev yapmış, birçok çatışmaya girmiş, birçok şehitt görmüş bir komutandı. Bulunduğumuz karakol zaten Mardin'in en kritik yerlerinden biriydi. Birgün hiç unutmam şöyle demişti bana; -sizin yaşınızdaki çocukları komutan diye başınıza dikiyorlar. Sonra o komutanları getirip böyle kritik yerlerde başınıza koyuyorlar. O ne biliyor ki ne öğretsin size. Bir çatışma çıksa kendini koruyamaz, nasıl sizi korusun? İnsan hakveriyor tabi. Karşındaki adam 20 yıldır asker. Emekli olmasına aylar kalmış ölmemek için gün sayıyor orada. O komutandan bahsetmek istiyorum biraz. Bildiğin deliydi. Psikolojisi bozulmuş adamın. Kolay değil biz 15 ayda kafayı yedik, koca 20 yıl... Farklı bölgeler, hiç bir zaman bir

Müşfik Usta'yı kaybettik

Resim
Mekanın cennet olsun Müşfik Usta. Seni ilk ve son geçen yıl Rumeli de arkadaşlarla rakı içerken görmüştüm. Arka masamda içiyordun sen de rakını. Rakı içen adam rahatsız edilmez diye gelmedim yanına. Ne de olsa bir gün yine görürüm dedim. Şimdi ne kadar dövünsem az. Eski bir filmin var, yeri doldurulmaz. Zuhal Olcay'la Gecenin Öteki Yüzü. Hayatımın en büyük dersini o filmde söylediğin diyalogla vermiştin. Bir de şimdi biz kimden dinleyeceğiz Orhan Veli Şiirlerini Huzur içinde uyu.

Türk'ün Madalya ile İmtihanı

Resim
Madalya bizim neyimize be hemşerim....

İnsan olmak- Kürt olmak

Henüz çocuk yaşlardaydım. Bir gün birinin babama Kürt Zeko diye seslendiğini duydum. Kürt kelimesiyle ilk tanışmışlığım o gün olmuştu. Çocukken insanın aklına pokemon izlemekten başka bir şey gelmez. Aklınızdaki en gaddarca düşünce dışarı çıkıp sapanla kuş vurmak olur. Ki ilk vurduğum kuşu elime aldığımda ağlamış, sonra gömmüştüm bir yere. O günden sonra da hiçbir canlıya kastım olmadı. Yaşım biraz daha ilerlemeye, büyümeye başladığımda insanların bana sordukları sorular değişmeye başladı. İnanın ömrüm boyunca aldığım en çok soru   '' memleket nere'' olmuştur. Ve benim ömrü boyunca insanlara en az sorduğum soru '' memleket nere '' oldu. Zaten yeterince Kars 'lıların ne kadar kötü ve pislik olduğu, adam olmadıkları konusunda bir dünya şey duydum. Sonra bir baktım ki aynısını Bursa'lı içinde söylüyorlar, Erzurum 'lu içinde. İzmir desen toptan Gavur. Gavur neyse artık... İnsanlar sürekli birilerini aşağılamak istiyor. Çünkü ne kada

Bana sorulmuş sorular serisi -3

bu mim olayları zaten başladığında hiç ardı arkası kesilmiyor. uyarmadı demeyin. hah birde her cevapladığım mim'i bir süre sonra silen bir yapım var. böyle gelmiş böyle gider darılmaca gücenmece yok! sevgili çatlak arkadaşım esmacık  mim'e tabi tutmuş beni. bakalım ne sormuş ? Kendimizi kötü hissettiğimizde neler yaparak mutlu oluruz? şimdi sevişirim dicem ama eminim Tolga   bu cevabı vericek. O yüzden ben yine masumane cevaplarımı vereyim :) Uyumayı çok seviyorum ama uyuma yanlısı bir insan değilim. Çünkü hayat yaşamak için var neticede. O yüzden kendinizi az uykuya ve bol sosyalliğe ayırın bence. Tabi ki insan sürekli bir şeyler de yapamaz dinlenmek gerek ama at gibi de yatmayın tek izin gününüzde. Film izleyin kitap okuyun. Bir arkadaşım bana geçen diyor; la oğlum sen film izliyorsun kitap okuyorsunn bloga yazıyorsun bir de geziyorsun it gibi. Allah bilir daha nerler yapıyorsun haberimiz yok amk. Nasıl yapıyosun bu kadar şeyi? Dedim ''geçen gün kaçta kalk

Onca Yoksulluk Varken / Emile Ajar

Resim
Bazı kitaplar vardır ki okumaya başladığınız andan itibaren güzel bir kitap olduğunu anlarsınız. Amanın ortalarında güzelleşir, yok sonu etkilidir tarzında filmlere benzemeyen kitaplardır onlar. Eline kalemi alırsınız ve altını çizmeye başlarsınız cümlelerin. Sonra bir bakarsınız üç cümlede bir çizmişsiniz altını. Öyle bir kitap Onca Yoksulluk Varken... Yazarın esas adı Romain Gary'dir. Kendisi Fransa'nın en ünlü edebiyat olan ödülü  Goncourt Edebiyat Ödülü 'nü kazanmıştır. Hem de iki kez! Bakın bu şaşkınlık belirmemin sebebini söyleyeyim. Çünkü bu ödül yazara ömründe bir kez verilir. Ama o Emile Ajar takma adıyla Onca Yoksulluk Varken kitabını yazıp ikinci kez de kazanmıştır bu ödülü. Kendi adıyla da  Cennetin Kökleri  kitabıyla kazanmıştır. Ve işin en acı tarafı bu itirafı, intihar ettiğinde intihar notunda yazmıştır. Altmış yıl önce gençliğimde, bir kadına rastladım. Beni sevdi ben de onu sevdim. Sekiz ay sürdü bu, sonra ev değiştirdi. Altmış yıl sonra hala aklımda

Bana sorulmuş sorular serisi -2

Resim
Bak şu başıma gelene. Bayadır mimlenmiyordum, ya da mimlenildiğimi farketmiyordum. tıkla Ben kimseyi mimlemem baştan söyleyeyim (: Sorular çok fena yalnız. Başlıyorum Çaresi bulunmayan bir hastalı ğ a yakalandınız ve bunun sonucunda yakla ş ık 1 yıllık ömrünüzün kaldı ğ ını ö ğ rendiniz. Kalan 1 yılınızda ne yapardınız? ımmm- hımmm ( benim meşur at gibi düşünme sesim ) Kritik bir soru.Yapmak istediğim herşeyi 1 yılın içine sığdırmaya çalışırdım ama bunları yapmak için gerekli olanakları bana kim sağlayacak? En azından dünyada her ülkenin başkentine gitmek isterdim. Peki ya sponsor ? Bir de ben kesin ölürdüm la 1 yıldan önce psikolojikman. Ama eğer öleceksem de hep hatırlanmak isterim. O yüzden geri de hatırlanacak bir şeyler yapmak isterdim. Kitabımı ölmeden önce bastırırdım. Zaten tüm iyi yazarlar öldükten sonra anlaşılmıyor mu ? Fobileriniz , takıntılarınız var mı ? Varsa neler ? Benim bütün olayım insanlarla ilgili. İnsanlardan korkuyorum ve insanlara takıntılıyım. Hayvan

Yeditepe İstanbul

Resim
Bütün millete akıl soruyorum, bu kızı nasıl ikna edebilirim diye.. Her denileni anında yapmaya hazırım. Misal; şu elimde bir demet çiçekle geçtim sokakları.. Bir delikanlı için bu ne demektir, sen tahmin bile edemezsin. Buketi dik tutucam diye ömrüm kısaldı ya..