Mucit annem

    Gece konan bir eve, gece konan bir aileydik. Kaldığımız ev  uzuncasına bir evdi. En solda kapısı vardı. Benim dolabım kapı olmuştu eve. Kapıyı açınca dolabıma girerdim sanki. Kapıdan ilk girdiğimde buzdolabı karşılardı beni, tam karşımda...  Solda ince uzun bir  tezgah. Tezgahın altına annemin yığdığı kuru bakliyatlar. Tezgahın üstünde yeşil bir piknik tüpü. Tüpün üstünde kaynayan bir tencere. Tencerenin başında annem. Anenmin saçları kızıl. Boya da değil, kına yakmış saçına. Yoksa tamamen bembeyaz. Yüzü kilosundan dolayı şişmiş. Göbeği var her daim. Eli belinde dolaşmayı sever hamile kadınlar gibi. Elleri çatlak yaşlılıktan. Saçlarını eşarbıyla kapamış. Eşarbında gül oya...

Benim çocukluğumu anlattığım öykünün bu bölümünde annemin 7 yaşmdayken gözümde nasıl göründüğüdür.
O
 anne öyle ki başkasının çocuğunu öz çocuklarından daha fazla sevecek kadar annedir.
Çünkü esas olanın doğurmak değil bakmak olduğunu bilir. 
Evde kalan son bir tabaklık çorbayı bana verip kendisinin çiğ pırasa yediğini de unutamam. Evde sadece prinç kaldığı için günlerce prinçle ilgili değişik icatlar yediğimizide... Ama annem hergün de yediğimiz pilav olmasın diye dünyanın en güzel yemeklerini yapardı o pirinçle...
Mucit annem. seni çok seviyorum...
tüm annelerin anneler günü kutlu olsun...

Yorumlar

  1. Harika, ben de o annene sevgilerimi gönderiyorum Emrah!

    YanıtlaSil
  2. senin adına öptüm anacığımın elinden
    varolasın :)
    bende senin annenin ellerinden öperim hürmetle

    YanıtlaSil
  3. helal burjuwa sana

    YanıtlaSil
  4. ana olmak başkadır. bambaşka!

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Orhan Veli'nin ölümü ve mezarı

Biliyorum Sana Giden Bütün Yollar Kapalı

Dünyanın bilinen ilk şiiri