seksenlerin sonlarında doğduysanız

Büyümek zor iş. Hele ki benim gibi seksenlerin sonlarında doğduysanız yani aile kavramının, gençlik kavramnının, aşk kavramının gerçekten de değişik olduğu zamanlarda doğup büyüdüyseniz, hayat sizin için hala çok gariptir.


-Aile çay bahçesi yazdığında kapıda, yalnız gelsem almazlar sanırdım çocukken- der: Zeki Kayhan Coşkun. Çok da doğru der bence. Ki ben Allah-tan sonra en çok babadan korkulan, gece geç vakitte gelirsem kırılacak bir çok kemik korkusuyla dışarda duramayan, bir aile yaşantısının içinde büyüdüm.. Ama babam büyük adamdır çok taktir ederim. Çünkü hiçbir vakit; boğazımızdan lokmamız,ı başımızdan çatımızı eksik etmemiştir. Allah razı olsun...

Çocukken bana hiç şort giydirmemiştir mesela. Yaşıtlarım şort giydiğinde ben pantolonla gezerdim. Babam da her şort giyme isteğim karşısında -ne lan o bacakların kız gibi meydanda- der, izin vermezdi. Oysa ki benim yaramazlığımdan, sürekli düşüp biryerlerimi kanatmamdan dolayı, çıplak etim direk düşünce betonla temas etmesin, bari hiç olmazsa az acısın yavrucuğumun dizkapağı, diye giydirmezmiş. Ki ben bunu babam öldükten sonra anladım.

Baba olmak zordur. Nasıl büyümüşsen öyle gidersin babaykende. Benim gözlemlediğim bu. Elif Şafak şöyle bir durumdan bahseder firarperestte; babalar çocuklarına sevgilerini tam veremedikleri için torunlarına daha bir çok bağlanırlar. Bence çok doğru bir tespit. Özellikle doğu da bu, bu şekildedir.

Babasındır, çocuğunu seversin ama içten içten seversin. ,Aklı henüz herşeye kesmesken kucağından indirmezsin. Ama ne zamanki büyümeye başlar dersin ki artık kendi büyüsün ben uzaktan izlerim. Seversin ama içten içe seversin. Çünkü baban seni öyle büyütmüştür ve bu böyle devam edecektir.

Kimse kusura bakmasın ama, babasıyla beraber çapkınlığa çıkan bir nesilde yetişmektense, saygıda kusur etmez bacak bacak üstüne bile atmam; böylesi daha iyi...

Bir başka konu da var tabi. Bize hep büyüklere saygıyı küçüklere sevgiyi öğrettiler. Okuyunca yanlış olan birşey gelmiyor kulağa. Ama hiçbir zaman aşkın büyüsüne kaptırıpta bir büyüğümüzü sevemedik mesela. Hani okuldayken falan olur ya, ilkokul hocana aşık olursun böyle birşey işte. Ama hayat süprizlerle dolu. Bir bakarsın birgün karşına hakikaten istediğin biri çıkmış, yan yana sırıtmazsında, yine de senden büyüktür ve sen kabullenemezsin. Kalbin ve aklın onla uyuşuyorken neden yaşlarımız uyuşmaz dersin. O hala çocuk kalabilmiştir, sense erken olgunlaşmışındır. tam ortada biryerde buluşmuşunuzdur yani. Erkek büyük olsa ve kız küçük olsa sorun olmaz. Çünkü erkeğin büyüğü ve olgunu makbuldür ama kadın küçük olmalıdır. Ne de olsa kadın bizim kaburgamızdan yapılmıştır. Yoksa el-alem ne der ?

Çünkü sen komşunun kızlarını her zaman bacı, görmüşsündür. Bu sebeple -çatlamış dudaklarımı izmirli bir güzele dayatmak varken hep kardeş olacak değiliz ya yaşasın halkların sevgililiği- diyememişsindir hiçbir zaman. Delikanlılık mertebesinde acı çekip köşeye sinmişsindir.


Saygılarımla...

Yorumlar

  1. Nedensiz olmayan bir tesadüf.. Adama rastlayan ''büyümüş'' kadın..Bir fincan kahve kokusu..

    YanıtlaSil
  2. 40 yıllık hatır, yakındır

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Biliyorum Sana Giden Bütün Yollar Kapalı

Orhan Veli'nin ölümü ve mezarı

Dünyanın bilinen ilk şiiri