Gece gece. Tamda uyumak istediğim vakitler. Gönül yarasındaki o meşhur sahneyi izliyorum. Sırf trürküsü için. Hani Aynur Doğan çıkıp kürtçe bir şarkı söylüyor ya, ne de güzeldir o türkü, ne de güzeldir onun sesi. Gece gece... İşte yine asabımın en üst boyutu o türkü. İçimin en acıyan yanı oluyor. Dağların inciri Dağların güzeli İncir ağacısın Gam götürensin diyor... Sonra yeter bu kadar artık uyuyayım derken, sağolsun Yeşim msn'den bir şiir atıyor bana. Tabi atmasının sebebide yine benim. Yeni bir şiir yazıyorum, yorum yapsın diye ona gönderiyorum. Yorumda yapmıyor gerçi. Bana başka bir şiir atıyor ve olay budur diyor. Olay tabi ki o olacak diyorum. Şiir Cemal Süreya 'nın... Sonra zaten uyuyamıyorumda tüm gece. Canımın sıkkınlığı artıyor. Yaralarım deşiniyor. Aslında daha yara olmadığı için akan acıya şiirle pansuman yapıyorum. Bilgisayarı kapatım yatağımda uzun bir süre Cemal Süreya okuyorum. Malum şiir acının reçetesi. Nedir aslında bu acı. Vallahi benim değil bir arkadaşın a
10 Kasım 1950`de Ankara`daki bir belediye çukuruna düşen Orhan Veli bu olayı önemsemez ve İstanbul`a döner. Bir kaç gün sonra, 14 Kasım Salı günü, bir arkadaşının evinde öğle yemeği sırasında fenalaşır. Hastaneye kaldırılır. Alkol zehirlenmesi teşhisini koyan doktorlar, bu doğrultuda tedavi uygularlar. Ancak saat 20.00`da komaya giren Orhan Veli, bütün çaba ve yanlış tedaviler sonucu saat 23.20`de, Cerrahpaşa`da... Ölümünün nedeni, 15 Kasım 1950 Çarşamba günü çıkan akşam gazetelerinde `alkol yüzünden zehirlendi` olarak duyurulur. Ankara ve İstanbul radyolarının yanı sıra, Roma, Paris BBC ve Amerikanın Sesi radyoları da aynı anda tüm dünyaya duyururlar. Oktay Akbal da bu haberi radyodan öğrendiğini söyler ki bakın kim duyurmuştur: `Orhan Veli`nin ölümünü 14 Kasım 1950 akşamı Ankara Radyo`sundan, Dranas`ın ağzından duymuştum. O gün İstanbul`da ölmüş, Dranas da konuşmasında bunu hemen dinleyicilerine bildirmişti. ` 16 Kasım günü Sanat Dostları Cemiyeti tarafından yüzün
Dünyanın (bilinen) ilk aşk şiiri, İstanbul Arkeoloji Müzesinde sergilenen,1889′da Bağdat’ın 150km uzağındaki Sümer kenti Nippur’da bulunmuş 4 bin yıllık bir tablet üzerindeki şiirdir. ABD’li Sümerolog Samuel Noah Kramer’in çevirdiği tableti, Türkiyenin ilk Sümeroloğu Muazzez İlmiye Çığ Türkçeye çevirmiştir. Sümer inancına göre, toprağın bereketini ve verimli olmasını sağlamak amacıyla, Kral’ın yılda bir kez Bereket ve Aşk Tanrıçası Ellil yerine bir rahibe ile evlenmesi kutsal bir görevdi. Bu şiir Kral Şusin için seçilmiş bir gelin tarafından yeni yıl bayramını kutlama töreninde söylenmek üzere kaleme alınmıştı ve ziyafetlerde, şölenlerde müzik, şarkı, dans eşliğinde söyleniyordu. İşte o şiir: Damadım, kalbimin sevgilisi. Güzelliğin büyüktür baldan tatlı. Aslan, kalbimin kıymetlisi Güzelliğin büyüktür baldan tatlı. Benim değerli okşayışlarım baldan tatlıdır. Yatak odasında bal doludur. Güzelliğinle zevklenelim. Aslan seni okşayayım. Benim değerli okşayışlarım baldan tatlıdır. Damadım be
Yorumlar
Yorum Gönder