ÇOCUK ve KAR


                                            eh be Tülay! ilham ettin şarkıyı bana. Varsın iyi ki


Çocukken diye başlayacağım cümlelerime uzun bir aradan sonra. Çünkü ne vakittir çocukluğu hatırlayacak birşey olmadı hayatımda. Oysa ki yerde karınca görsem '' aa babam küçükken karıncalara Allah'ın askerleri derdi'' diye bir tebessüm ederdim hemen. Ama hayat nasıl bir yorgunluksa, büyütüyor işte o çocuğu. İnsanın içinde biryerlere gizliyor daha da incinmesin diye. Ama hayat haklı, hangimizin çocukluğundan  başka neyi kaldı ki ?

Ama kar öylesine beyaz ki, öylesine saf ki; örtüyor ya hani tüm pisliklerin üstünü beyaz beyaz, tıpkı çocukluğumuz gibi...

Şimdi şu anda camdan dışarıya baktığımda düşen o beyaz noktaları gördükçe ''gece konan ahalimizi'' hatırladım yine. Kapiının önüne arabamın üzerindeki karları temizlemek için çıktığımda çocuklar fırça attı bana. '' abi niye temizliyon karları ? biz onları toplayacaz kardan adam yapacaz '' diye söylendiler bana. İşte çocukluk böylesine saf ve temiz. ne güzel...

Çocukken oturduğumuz gecekondunun bahçesi vardı. Ki o eve gece konmamızın tek güzel yanıda buydu benim için. Evde biz, bahçedeyse mahallenin eşref sakini köpekleri vardı. Çocukluk demek o bulunduğun semte kar yağdığında okulların tatil olacağına sevinmek demekti. Çünkü okul tatil olursa dışarı çıkılıp arkadaşlarla oyunlar oynayabilirdik. Ama illa ki annelerimiz hemen dışarı çıkmamıza izin vermeyecek ve bizim yalandan ağlamamız gerekecek. En sonunda anneyi fazlasıyla sıkı giyinmemize ve dışarıda çok koşmayacağımıza ikna ederek dışarı çıkardık. Tabi buna da en büyük katkıyı '' makbule teyze nolur gelsin çok koşmucaz '' diyen mahalle arkadaşları sağlardı...

Sonra saatin ne kadar geçtiğini gökyüzüne bakarak anlar, '' olum babam çok kızar gideyim'' değilde, olum ''babam anneme çok kızar'' diyerek arkadaşların yanından eve doğru gidilirdi. Ama kar öylesine soğuk ve öylesine güzel ki oynadıkça oynayası gelirdi insanın. Yani bir çatıdan korkmadan birikmiş bir karın üstüne atlıyorsun daha ne olsun ?

Sonra eve gittiğimde kar ile doyumumu tam alamadığım için küreği alır bahçeye çıkar '' en azından bir iş yapmış olurum annem içeri çağırmaz'' diyerek, evin kapısı ile bahçe kapısına kadar olan mesafeyi kürerdim. Ben küredikçe kar yağar doldururdu ama ben yine de kürerdim. Yanaklarım kıpkırmızı ve burnum üşümesin diye yüzümüzün yarısına bağlanan atkı ne zamanki sümükten sırılsıklam olursa, o zaman evde yanan sobanın başına gidilirdi. Son darbeyide elldivenin üstüne birikmiş karları sobanın üstüne düşürerek, o doyumsuz cozzsss sesini duyarak yapardım.

Akşam olur ve ben birden sokak sakinlerinin bizim bahçeye gelmiş olabileceğini düşünür, adını yekebaş koyduğum köpeği gizlice eve sokar divanın altına saklardım.

Şimdi bunca çocukluğun arasından dün benzin istasyonundan yakıt alırken pompacı arkadaşı soğukta arabanın başında bekletiyorum diye gönlüm razı olmayınca bende bekledim yanında. Bir de düşünün bu soğukta dışarıda yatan insanlar var. Devlet onları çok soğuk olduğunda topluyormuş sokaktan. Güneş açınca da ''artık üşümezsin o kadar '' diye geri yolluyor. Yani insan geri kalan yaşamını sokakta geçirecek kadar ne yaşamış olabilir ki düşünüyorum bazen, sonra vazgeçiyorum. Hayat çok adaletsizsin be! Yine de bari bu gece üşümesin bu insanlarImız diyorsanız şu numarayı arayın; 0212 455 13 00

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Biliyorum Sana Giden Bütün Yollar Kapalı

Orhan Veli'nin ölümü ve mezarı

Dünyanın bilinen ilk şiiri