Dünyanın (bilinen) ilk aşk şiiri, İstanbul Arkeoloji Müzesinde sergilenen,1889′da Bağdat’ın 150km uzağındaki Sümer kenti Nippur’da bulunmuş 4 bin yıllık bir tablet üzerindeki şiirdir. ABD’li Sümerolog Samuel Noah Kramer’in çevirdiği tableti, Türkiyenin ilk Sümeroloğu Muazzez İlmiye Çığ Türkçeye çevirmiştir. Sümer inancına göre, toprağın bereketini ve verimli olmasını sağlamak amacıyla, Kral’ın yılda bir kez Bereket ve Aşk Tanrıçası Ellil yerine bir rahibe ile evlenmesi kutsal bir görevdi. Bu şiir Kral Şusin için seçilmiş bir gelin tarafından yeni yıl bayramını kutlama töreninde söylenmek üzere kaleme alınmıştı ve ziyafetlerde, şölenlerde müzik, şarkı, dans eşliğinde söyleniyordu. İşte o şiir: Damadım, kalbimin sevgilisi. Güzelliğin büyüktür baldan tatlı. Aslan, kalbimin kıymetlisi Güzelliğin büyüktür baldan tatlı. Benim değerli okşayışlarım baldan tatlıdır. Yatak odasında bal doludur. Güzelliğinle zevklenelim. Aslan seni okşayayım. Benim değerli okşayışlarım baldan tatlıdır. Damadım be...
Halil Serkan Öz’ü bilmeyeniniz var mı? Vardır elbet. Anlatayım. Niye mi? Çünkü hepimizin, büyük kahramanların gölgesinden geçtiğimizi bilmeye ihtiyacı var. Serkan Hoca, Yalova Termal Fen Lisesi’nde matematik öğretmeniydi. “Öğretmeniydi” diyorum, öldü çünkü! Kış mevsiminin bir kenara çekilip yerini çiçeklere bırakacağı zamandı. Nisan ayıydı… Öldüğünü birdenbire duyunca yüreğinize oturdu değil mi? Ölüm işte böyle acı bir şeydir; okurken bile insanın etine iğne batırır. İnsan, işte bu yüzden kendi vicdanı ile hesaplaşmasını ölümler üzerinden yapar. Halil Serkan Öz Tubitak ödüllü bir öğretmendi. Öğrencileriyle çok iyi anlaşan; güleç yüzlü ve eğitimin yalnızca müfredat denen dayatılmış kurallara bağlı olmadığını bilen ve bunu hayatında uygulayan bir öğretmen(di) geçmiş zaman ölümle sonuçlanınca, kip’ler; taşa dönüşüyor sanki.. Yalova Valisi, okul teftişine gittiğinde Serkan Hoca’nın kılık kıyafetiyle alakalı azarlamış öğrencilerinin önünde. Bakın belki bunda ne var diyeceksiniz. ...
Ailede 3 tane daha abim olduğu halde özellikle ablamla aram hep daha iyi olmuştur. Abilerle konuşulcak konuları rahatlıkla ablamla konuşmuşumdur mesela. 4 tane de ablam var ama özellikle biriyle diyaloğumuz çok farklı. Ben ona cenıfır diyorum ten renginden dolayı. Gerçek adıysa Filiz. Çok okumuş bir kadın değil ablam. İlkokulu bitirdikten sonra rahmetli babam almış onu okuldan ve çalışmaya başlamış. Babam 2. sınıfta okulu bıraktığı için 5 sene gayet uzun bir süre gelmiş sanırım onun için. Hatta ailede en çok okutulan benim o da 8 yıl. Zaten 8. yılımda da babam öldü. Daha da okutur muydu bilmem, ama ben yine de dışarıdan liseyi bitirdim ve şimdi de AÖF'ye kayıt için ağustosu bekliyorum. Nerede kalmıştık, ablam diyordum. Az okumuş ama çok çekmiş insanlardan o da. Şu hayat okulu denen hurafenin öğrencilerinden. Bazen arada öyle laflar ediyor ki, ben bile okuduğum onca kitapta ve izlediğim onca filmde öyle cümleler duymuyorum. Misal geçen bana şöyle sözler sarfetti; " insanl...
Yorumlar
Yorum Gönder